8 Eylül 2015 Salı

Beyaz Kiraz Reçeli



 Geçtiğimiz günlerde annemler Konya Ereğli'ye teyzemleri ziyarete gittiler. Eniştemin memleketi olan Ereğli beyaz kirazları ile meşhur, önceki senelerde de Ereğli'de oldukları müddetçe teyzem her sene Beyaz Kiraz reçeli yapar ve bizi de unutmazdı, bu sene de öyle oldu, bizim Beyaz Kiraz reçellerimiz ve beraberinde Vişne ve Ahududu reçelleri ile birlikte teyzemin ellerinden hazırlanıp kavonozlanmıştı :)

Bütün reçelleri sevsem de beyaz kiraz ayrı bir sevimli gelir bana, minik mink üzümü andıran sapsarı tanecikleri yemek çok sevkli :)
 

Tabiiii adetim olduğu üzere fotoğrafladım ve teyzemi arayarak sizler için tarifini aldım.:)) Aslına bakarsanız teyzem '' çok basit normal reçel yapar gibi yaptım'' dedi :))) Nasıl yani biraz açıkla diyince de ''ölçüsü yok şekerle meyveyi kaynatıyosun'' dedi :))) yani reçel yapmak onun için o kadar sıradan ve kolay ki tarif etmekte zorlandı :) Neyse ben didikliye didikliye öğrendim :)) 

Teyzem çok yaptığı için gr, kilo ölçüsü vermedi ama göz kararı ölçüsünü aldım.

Nasıl mı Yapmış?

Malzemeler: 
  • 1 ölçü beyaz kiraz ( 1kg, 2kg, 3 kg. her ne ise )
  • 1 ölçü toz şeker ( kaç kg kiraz ise o kadar toz şeker )
  • 4- 5 damla limon suyu
Yapılışı:

Kirazlar çöplerinden ayıklandıktan sonra yıkanarak süzülür ve çekirdekleri tığ yada çöp şiş yardımıyla çıkarılarak derin bir tencereye alınır. Üzerine kirazımız ölçüsünde toz şeker serpilerek tencere hafif sallanarak karışması sağlanır. Sonra bir kenarda en az 3- 4 saat ya da akşamdan sabaha kadar bekletilerek kirazların sulanması sağlanır. 

Süre sonunda tenceremiz ocağa alınarak kaynayana kadar yüksek ateşte kaynamaya başladıktan sonra kısık ateşte orta koyulukta şerbet kıvamını alıncaya dek kaynatılır. İstediğimiz kıvamı alınca 3 - 4 damla limon suyu ilave edilerek hafif karıştırılarak ocaktan alınır. Ardından yayvan bir kaba alınarak ( derin bir tepsi gibi ) üzerine temiz beyaz bir tülbent örtülerek çok güneş alan bir yere konulup 2- 3 gün bekletilerek güneşle kıvam alması ağır ağır olgunlaşıp lezzetlenmesi sağlanır.

Sofraya konmaya hazır bir kıvam alınca temiz kavonozlara paylaştırılarak, kapakları sıkıca kapatılarak serin bir yerde saklanabilir. 

Eşim reçeli tereyağ ile yemeye bayılır ben ise kaymakla çok severim :) Ayrıca pişiyle de tartışmasız nefis oluyor :)) Kısaca kahvaltı sofralarımızı rengarenk katkısız, doğal ev yapımı reçellerle bereketlendirmek çok hoş bir duygu.
 
 Teyzem diğer vişne ve ahududu reçelini de aynı usulde yapmış hepsi de nefisti, Ellerine sağlık :)





29 Ağustos 2015 Cumartesi

Antep Usulü Zeytinyağlı Kara Kabak Dolması


Geçtiğimiz günlerde annemler kısa bir memleket ziyeretine gideceklerdi ki ben de adetim olduğu üzere onlar yolculuğa çıkmadan önce son akşam yemeğimizi beraber yemek üzere ufak çaplı bir sofra hazırladım.
Mevsim yaz olunca ben dolmalı sofraları pek bir severim, daha öncesinden de Antep usulü doldurup annemlere götürdüğüm dolmalarım tam not alıpda annem '' baban dolmalarını pek bir beğendi, tam usulünce Antepliler gibi salçalı, acılıca ne güzel yapmış'' diyince memnuniyetle bi havalara girdim :)))) hadi yine ondan yapıyım dedim :))

Markette özellikle yaz gelse de şu sevimli kabaklardan çıksa diye beklediğim Kara Kabakları (Girit Kabağı da deniyor) görünce hemen özenle aynı boy olanları seçtim :)

Babam menü uyumuna pek bir dikkat eder ( yemek seçer demiyorum... sadece sırf pirinçle ya da sırf bulgurla ya da sadece etle donatılmış sofraları sevmez. Bir tane pirinçli varsa diğeri mutlaka bulgurlu olmalı ya da tam tersi... ) Ben de menüyü ona göre şekillendirmek istedim. Ana yemeğimin Sac Kavurma olmasına karar verince , dolmamda zeytinyağlı ve pirinçli olacağından pilav olarak bulgur pilavını tercih ettim. Tabiii çoban salata ve ayranla tamamlanınca tam bizim damak tadımıza uygun bir Anadolu sofrası hazırlamış oldum :)

Antep usulü dolmaların özelliği salçalı ve acılı olmasıdır, ister zeytinyağlı ister etli olsun bu kural şaşmaz :)))  Salça ve acı mutlaka olacak...Bir de kuru reyhan sanıyorum işin püf noktalarından biri , bu kez ben de kendimden bir yorum kattım ve taze soğan ilave ettim, Dolmayı yerken damağımda bıraktığı nefiss tadı alınca bundan sonra bütün dolmalarımda mutlaka taze soğan da kullanmaya karar verdim :) 

Bakalım ben nasıl yapmışım. 

Malzemeler:
  • 20 adet Kara Kabak
  • 1,5 su bardağı pirinç 
  • 1 adet kuru soğan
  • 1 çorba kaşığı domates salçası
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • 1'er çorba kaşığı pul biber, kekik, kuru nane
  • 1'er tatlı kaşığı tuz ve kuru reyhan
  • Bir tutam maydanoz 
  • 4 - 5 dal taze soğan ( özellikle tavsiye ederim )
  • 1 çay kaşığı toz şeker 
  • Zeytinyağ 
Yapılışı:

İlk olarak Kara Kabakları alaca soyup, içlerini çay kaşığı yardımıyla çıkararak dolmalık olacak şekilde hazırlıyoruz.

Daha sonra kuru soğanı minik yemeklik doğrayarak bir çay bardağı kadar zeytinyağda kavuruyoruz hafif pembeleşmeye başlayınca domates ve biber salçalarını ilave ederek bir iki dakika çeviriyoruz. Ardından yıkayıp süzdüğümüz pirinçleri ilave ederek karıştırıp bir çay bardağ kadar su ve tuz ilavesiyle ocağı kısıp kapağını kapatarark suyunu çekene kadar demlenmesini sağlıyoruz. Suyunu çekince ocaktan alarak baharatlarımızı, minik doğradığımız maydanoz ve taze soğanları ileve ederek karıştırıyoruz. Bu esnada yağını da kontrol ediyoruz. zira zeytinyağsı yerinde olan dolmalar daha lezzetli olur :)

Sonra minik kara kabaklarımızın içini hazırladığımız iç ile üzerinde biraz boşluk bırakarak doldurup üzerlerine domatesin kabuklu kısmı ile kapak yaparak tenceremize diziyoruz. Üzerine porselen bir tabak çevirerek dolmaların yarısına gelecek kadar sıcak su ilavesiyle kısık ateşte tenceremizin kapağı kapalı olarak pişmeye bırakıyoruz. 
Kabaklarımız ve pirinçlerimiz yumuşayınca dolmalarımız hazır demektir. Yanında güzel bir cacık ya da çoban salata ile nefis bir öğün olacaktır. 

Afiyetle...

 
 



7 Ağustos 2015 Cuma

Yumurtalı Zahter Salatası


Zahter Gaziantep, Hatay civarlarında bol bol yetiştirilip tüketilen bir bitki, aroma olarak kekiğe benzese de kekik diyemeyiz, belki bir çeşit dağ kekiği olabilir ama tazesi ayrı kurusu ayrı güzel.

Evlendiğim sene eşimin memleketine gittiğimizde eltim bahçeden elinde bir tutam otla gelmişti de , 'sana getirdim , kokla' diye uzatmıştı o anda koksuna bayılmıştım tam ağzıma bir yaprak atacaktım ki  'yemeee, sade kokla yenmez ooo' demişti :(  'Biberlerin arasında kendiliğinden bitiyo, yabani ot bu toplayıp ineklere veriyorum' demişti :))) 

Sonraki senelerde annem aynı otan pazardan almış , 'Hataylı bir kadın getirmiş, millet kapışıyo, salatası yapılıyomuş' deyince bir deneyelim dedik ve o günden beri zahter salatasını hiçbir şeye değişmem yeter ki zahter buluyum Malatya'dayken manavlara gelirdi, çok da ucuzdu ama ne yazık ki Ankara'da sadece yazın onda da birkaç tutam ancak bulabiliyorum :(

Bu arada evleneli kaç sene oldu hala eltimin ineklere veriyoruz yeme diyip de bana yedirmediği zahterlere yanarım :)))

Biz zahter salatasına her öğün hatta öğün arası yani ne zaman bulursak o zaman yiyebiliriz ama evde varsa kahvaltıya mutlaka yaparım, üzerine de haşlanmış yumurta dilimlerim, hele bir de yanaında köy yufkamız varsa o yoksa bazlama da olabilir :)) değmeyin bizim keyfimize :) eşimle adeta kapışırız ama son lokmaya geldimi ikimizde birbirimize kıyamayıp 'hadi bunu da sen ye'... 'yok sen ye'... 'yok yok sen ye'... diye diye ikramda bulunuruz en son zahterler bana, tabağı sıyırması eşime kalacak şekilde anlaşırız :)))

Malzemeler:
  • Bir bağ zahter
  • 4 - 5 dal taze soğan
  • 1 çorba kaşığı nar ekşisi
  • Bir çimdik tuz,
  • 1'er çay kaşığı isot ve pul biber
  • Zeytinyağ
  • 2 adet haşlanmış yumurta
 Yapılışı:

Saplarından ayıklayıp yıkadığımız zahterler iri iri kıyılır, İnce kıyılmış taze soğan, nar ekşisi, sızma zeytinyağ, isot, pul biber ve bir çimdik tuz ilavesiyle karıştırılarak servis tabağına alınır, üzerine haşladığımız yumurta dilimlenerek dizilir.
  
gördüğümüz gibi salatamız  hazırlamak çok basit , yani tarifini vermeme bile gerek yok ama bilmeyenler olabilir, bu nefis lezzetten kimse mahrum kalmasın diye paylaşmak istedim.





3 Ağustos 2015 Pazartesi

Fırında Çömlek Yoğurdu Mayalama


Yenilen pehlivan güreşe doymazmış derler ya benimki de o hesap :)))
15 yaşımdan beri yoğurt mayalama konusunda verdiğim mücadeleyi bir ben bilirim bir de Allah :)))

İlk tarifimi bu konuda üstad rahmetli babannemden almıştım, '' guzum süde küccük parmağını batıracan parmağın yanmıycak, ılık olacak, sonra bi gaşşık yoğurdu az bi südünen karıştır  onu süde çal, üzerini kalın büyük bi sofra beziyne küccük battaniyeyle  ne sar sıcak bi kenara goy'' demişti :)))) dediği gibi  de yapmıştım...ilk deneme başarısız dedim moralimi bozmadım....:(  ama telef olan süte içim yanmadı da değildi hani :))) Rahmetli babanneme anlatınca ' guzum soğuk çalmışın, ıcık daha sıcak olsun'' demişti. Eeee ıcık sıcak yaptım o zaman da süt kesildi :( :))) 

Canım annem herseferinde ''olsun, bidahakine yaparsın'' diyodu :)))

Bu arada bu konu kafamı acayip kurcalıyordu... bu kadar basit birşeyi ben niye yapamıyorum diye :( arada birkaç gizli mayalamalarım da olmadı değil, hem telef olan sütü attığımı kimse görmesin diye hem de başarısızlığıma kimseleri şahit etmemek adına :))))
Yılmadım...her gördüğüm marifetli hanıma sordum, hepsinin tarifi babanneminkiye aynıydı...
Evlendim kayınvalideme , eltime, görümceme ... sordum onlarında tarif aynıydı... yaaa şu ''parmağı sokucan yakmıycak ılık olacak '' da neyin nesiydi bir türlü çözemedim :(

Bayaa bir ara vermiştim bu işe taa ki Tülin Hanımın sarıp sarmalamadan, fırında yoğurt mayalama tarifine kadar... meğer benim yoğurtlar sarılmak istemiyormuş, sıkılıyormuş, sorun ordaymış anladım :)))

Nasıl mı yaptım ?

1, 5kg sütü ( BİM lerde satılan paketli sütlerden kullandım ) çelik tencere ile ocağa aldım, kaynamaya başladıktan sonra 5 dak. daha kaynatıp ocaktan aldım. Bir kenarda soğumaya bıraktım.

Bu arada can alıcı noktaya gelmişti :))) Süte parmağımı batırdım, yakıyordu, olmaz dedim biraz daha bekledim, az sonra bir daha batırdım hafif yaktı tamam dedim şimdi ben bunu çömleğe aktarırken istediğim sıcaklığa ulaşır dedim. Sütü çömleğe boşalttım. Parmağımla tekrar baktım evet bu olmalıydı yakmayacak kadar sıcak ama sıcağa yakın ılık olacaktı :)) 

Bu aşamada evdeki yoğurttan tepeleme 1 tatlı kaşığı alıp mayalayacağım sütten azıcık ekleyerek incelttim ve çömlekteki sütümün üzerine ilave ederek bir iki kez karıştırıp, doğruca fırına koydum ( fırnı hiçbir şekilde çalıştırmıyoruz, önceden ısıtmıyoruz ) kapağını kapattım, yaklaşık 4 - 5 saat sonra yoğurdum mayalanmıştı hem de kalıp gibi :))

Sonra üzerine bir tabak kapatarak buzdolabına aldım, bir sürede orada bekleyince tadına doyum olmayacak bir yoğurt elde ettim.

Eşim de ben de bayıldık aldık çömleği önümüze kaşık kaşık yedik , bir oturuşta bitti... olsun yine yaparım :))

Şeytanın bacağını kırdım bir kere...

Ohhh artık rahat bir uyku uyuyabilirim, artık ben de yoğurt mayalayabilen bir ev hanımı olarak kariyerimin basamaklarına bir yenisini daha eklemiş bulunuyorum :))))


2 Ağustos 2015 Pazar

Sac Kavurma



Anadolumuzun ne güzel yemekleri var, tüm aileyi, eşi dostu etrafında toplayan, bereketine bereket, muhabbetlere muhabbet katan. 

Sac Kavurmayı küçüklüğümden beri çok severim.
Hatırlıyorum da babam ben küçükken Ankara'nın meşhur sobacılar çarşısında özel bir sac yaptırmıştı altına da özel ayağından almıştık ne zaman hatırlı bir misafirimiz gelecek olsa hemen takımları dolaptan çıkarır, sac kavurmamızı yapar, masanın ortasına özel ısıtıcılı altlığını koyar, misafir gelince büyük bir gururla ortaya getirirdik :))) Cosurdayan yemeğin sıcak sıcak ortaya gelmesiyle misafirlerimizin yüzünde oluşan ifade sonrasında da ekmeklerini bandıkça aldıkları lezzetten duydukları memnuniyet bizi ziyadesiyle mutlu etmeye yeterdi. :)))
Benim de çeyizimin ilk parçalarındandır sac, markette kenarı kulplu minik teflon sacı görünce, maharetli nişanlı kız edasıyla, '' ben bunla kocacığıma sac kavurmalar yaparım '' diyerek almıştım bir tane :)))))) ilk evlendiğim sene de babam milli yemeğimizden usulünce yapmamı istemiş olacak ki bir tane de bana yaptırmış sobacılar çarşısında gerçek sacdan olanından :))

Ekmek bandıran bu lezzeti hepinize tavsiye ederim.

 

Malzemeler::
  • Yarım kg dana eti ( kuzu da olur )
  • 100 gr kuyruk yağ ( olursa şahane olur )
  • 2 adet domates
  • 7 -8 adet sivri bier
  • 3 - 4 diş sarımsak
  • Sıvıyağ
Yapılışı:

Ben dana eti kullandığım için ön hazırlık olarak küçük kuşbaşı doğradığım etleri sıvıyağdan bir iki kez çevirdikten sonra bir çay bardağı su ilavesiyle düdüklü tencerede yarım saat kadar pişirdim. Ancak siz kuzu eti kullanacaksanız ön pişirmeye gerek yok. 

Ardından sacı kızdırdım ve minik doğradığım kuyruk yağını, biraz da sıvıyağ ekleyerek kızarana kadar kavurdum, kızarınca ön pişirmesini yaptığım etleri ilave ederek karıştırdım ve küp küp doğradığım sivri biberleri ilave ederek kızarana kadar pişirdim. Kızarınca incecik kıydığım sarımsakları ve kabuklarını soyup küp küp domatesleri etlerin etrafına gelecek şekilde ilave ettim ve üzerine bir kapak kapatarak domatesler suyunu salıp hafif çekinceye kadar kısık ateşte pişirdim.

Yemeğin görselliği açısından domatesleri ilave edince karıştırmadım, zaten sacın yapısı itibariyle ortası çukur olduğu için domatesin suyu ortada toplandı ve etlere şahane bir lezzet kattı :) yanında bol yeşillik, olmazsa olmaz bulgur pilavımız ve ayran eşliğinde ikram ettim. 

Hepinize bereketli sofralar dileim.. afiyetle.



30 Temmuz 2015 Perşembe

Zeytinyağlı Dolma İçi Nasıl Hazırlanır


Dolapta hazır bulunan Zeytinyağlılar ne güzel olur, hele de misafir gelecekse... Özellikle da yaz sofralarımızda.

İşte ben de geçenlerde paylaştığım Yaz Sofram için Zeytinyağlı Biber yapacakken önce kısa süreli bir karasızlık yaşadım acaba hangi usulde yapsam diye...  İstanbul usulü salçasız mı yapsam yoksa Antep , Antakya ususlü salçalı acılı mı yapsam diye sonra dolaptaki kuş üzümleri gözüme takılınca annemin ''rahmetli babannem zeytinyağlı dolmayı çok güzel yapardı, kuş üzümlü, fıstıklı... çok lezzetli olurdu babam özellikle annesinin dolmasını yemek için taa İstanbula gider, gitmeden de hazırlığını yapsın diye annesine haber gönderiridi '' sözleri kulağımda çınladı :)  

Zira annemin babannesi Atatürk zamanında Selanik'ten göç edenlerden... Zamanında Selanik'ten gelince İstanbul Fatih'e yerleşmişler...  annem, küçükken  yaz tatillerinde Ankara'dan İstanbu'la babannesinin yanına gider tatilin bir kısmını babannesinin ilk göz ağrısı olarak onun yanında geçirirmiş. O günleri hep özlemle anlatır canım annem :) bu gün olmuş hala rahmetli babannesine hayrandır... giyimiyle kuşamıyla, oturup, kalkması, konuşması ve yemekleriyle tam bir İstanbul Hanımefendisiydi diye bahseder hep babannesinden :(

  Ben de işte bu duygularla İstanbul usulü Osmanlı Saray mutfağındaki gibi acısız ve kuş üzümlü yapmaya karar verdim. 
Aslında bu dolmayı tam usulünce yapmak istiyorsanız içine dolmalık fıstık da ilave etmek gerekir fakat, minicik bir paket dolmalık fıstığı markette 8,5O Tl ye görünce, astarının yüzünden pahalıya geleceğini düşünerek almadım :) Ama siz isterseniz kullanabilirsiniz.

 Bir de özellikle belirtiyim ben İstanbul olsun, Antep olsun hangi tarz olursa olsun  bayılırım yeter ki dolma olsun :))

Malzemeler:
  • 15 adet dolmalık biber
  • 1 su bardağı pirinç
  • 1 adet kuru soğan
  • Bir tutam maydanoz
  • Bir tutam dereotu
  • Yarım paket kuş üzümü
  • 1 çay kaşığı tarçın
  • 1 çay kaşığı yenibahar
  • 1 çay kaşığı kuru reyhan
  • 1 çay kaşığı kuru nane 
  • 1 çay kaşığı toz şeker
  •  Tuz
  • Sızma Zeytinyağ
Yapılışı:

Dolmalık biberlerin sap kısmı çok geniş olmayacak şekilde kesilerek çıkarılır ve içleri temizlenerek doldurmak üzre hazırlanır.

Diğer tarafta kurusoğan mink doğranır bol zeytinyağda yakmadan sarartılır. ( Eğer dolmalık fıstık kullanacaksanız bu aşamada onları da hafif esmerleşene kadar kavurmalısınız ) Ardından ayıklanıp yıkanmış pirinç ilave edilerek bir ikikez yağda çevrilir ardından 1 çay bardağı su ilavesiyle kapağı kapatıllır kısık ateşte suyunu çeke kadar pişirilir. Suyunu çekince ocaktan alınarak tuz, tarçın, yenibahar, reyhan nane şeker ve ince kıyılmış maydanoz, dereotu ve sapları ayıklanıp yıkanmış kuş üzümü ilave edilerek karıştırılır.

Hazırladığımız iç biberlerin üzerinde biraz boşluk kalacak şekilde doldurulup üzerlerine domates dilimleri ile kapaklar yapılarak tencereye dizilir. Üzerine porselen bir tabak ters çevrilip konularak , dolmaların yarısına gelecek kadar sıcak su ilavesi ve hafif zeytinyağ gezdirilerek kısık ateşte ara sıra suyu kontrol edilerek yumuşayıncaya dek pişirilir. 

Dolmalarımız pişince bir süre tencerede kapağı kapalı olarak dinlendirilir Daha sonra servis tabağına alınarak dolapta soğumaya bırakılır.

Ben biber dolmasının yanında yoğurtlu salatalara bayılırım, o nedenle genelde cacık yaparım ama bu kez semizotum vardı yoğurtlu dereotlu bir semizotu salatası yaptım, yanında da bir kaç atıştırmalık lezzetle bir yaz sofrası hazzırladım, çok hoşumuza gitti :)

Annemin babannesinin dolması gibi uzakkk diyarlardan dolmamı yemek için gelenim olmasa da eşimin çok beğenmiş olması bana yetti :))



26 Temmuz 2015 Pazar

Yaz Sofrası



 Yaz mevsimini ne de çok severim, özlemle hasretle beklerim. Hani İlahi takdirin dört mevsimle bizlere bahşettiği nimetleri bilmesen bütün mevsimler sadece yaz olsun derim :))
Güneşin sıcaklığı içimi sımsıcak yapar, neşem yerine gelir.

Mevsimin getirdiği bolluk bereketten olsa gerek sofralarımız da şenlenir. Doğada Rabimmizin bizler için sunduğu türlü nebatatlar süsler soframızı.
Öyle uğraşmaya da gerek duymadan bahçelerden topladığımız, pazarlardan tazecik aldığımız sebzelerle hem gözümüz hem de midelerimiz bayram eder. 

İşte içinde bulunduğumuz bu yaz gününde ben hafif, sebze ağırlıklı, sağlıklı bir yaz sofrası hazırlamak istedim.


Menümde:

Zeytinyağlı Biber Dolması (yeni tarifim yakında gelecek)
 
Yoğurtlu Semizotu Salatası : İri kıyılmış semizotu, nane ve dereotunu sarımsaklı yoğurt karışımıyla harmanlayıp, mısır taneleriyle süsledim.

Yeşil Mevsim Salata

Kızarmış Tavuk Göğsü: Tavuk göğsünü iri jülyen parçalara kesip sıvıyağda kızarttım en son üzerine kekik serptim.

Acılı Ezme: Kurusoğan, domates, maydanoz, sarımsağı mutfak robotunda çekip, biber salçası ve baharatlarla lezzetlendirdim.

Kahvaltılıklar ve Çay vardı.

Tabii yaz sofrasında karpuz olmadan olmaz, ben soğusun diye dolaba koyduğum karpuzu fotoğraflarken soframa getirmeyi unutmuşum :))

Görüldüğü gibi hiç biri uğraştırmayan ama ufak dokunuşlarla göze ve mideye hitap eden hafif lezzetler.

Bereketli ve Şükürlü sofralar dileğimle...





 

12 Temmuz 2015 Pazar

Hazır Yufkadan Ispanaklı Kiş

 Pratik lezzetleri hepimiz çok seviyoruz değil mi :) Özellikle de acil bir misafir gelecekse ya da biz gezip dolaşıp eve yemek vaktine yakın geldiysek ne güzel bir kurtarıcı onlar. 
İşte tam öyle bir gündü :))
Gezdim dolaştım , tabiii aklımın bir köşesinde akşama acaba ne pişirsem sorusuyla :(
Sonra eve dönerken bir anda sizlere daha önce  de bahsettiğim Münevver ablanın pratik Ispanaklı Kiş tarifi geldi :) eve çıkmadan hemen markete uğrayıp bir bağ ıspanak ve bir paket yufka aldım. Tabiii tarifi tam hatırlıyamadım, hemen whatsapp dan Münevver ablaya ulaştım tam tarifi aldım :) aldım almasına da onun tarifinde peynir de vardı malum ben peynir yemiyorum.. olsun benimki de peynirsiz olsun dedim, yaptım.  Şahane bir lezzet, çayın yanında, iftara, sahura, davetlerinizde , kahvaltıda yani ne zaman isterseniz çabucak yapıp yiyebilirsiniz :)


Malzemeler:
  • 2 adet yufka
  • 1 su bardağı süt
  • 1 adet yumurta
  • 2 çorba kaşığı kaymak ( olursa güzel olur :) )
  • 1 kahve fincanı sıvı yağ
  • Bir bağ ıspanak
  • 1 adet kuru soğan
  • 1'er tatlı kaşığı susam ve çörekotu
Yapılışı:

İlk olarak Ispanaklar ayıklanır, yıkanır ve ince ince kıyılır. İçine yine ince kıyılmış kuru soğan ilave edilerek harmanlanır. 

Diğer tarafta süt, kaymak, yumurta ve sıvıyağ karıştırılarak sosumuz elde edilir. 

Daha sonra fırın kabımızın tabanı yağlanarak yufkamızın bir tanesi büzdürülerek tepsiye yayılır ( kenarlardan taşmayacak büzülerek taban oluşturulacak ) Ardından ikinci yufkamız parçalara ayrılarak , hazırladığımız sosun içine doğradığımız ıspanaklı karışım ve beraberinde parçalanmış yufkalarımız batırılıp çıkarılır ve tepsideki yufkanın üzeine yayılır. ( Sosun içinde bekletilmeden hemen batırıp çıkarmalıyız) 

En son kasede artan sos da üzerinden gezdirilerek, çörek otu ve susam serpilip önceden ısıtılmış fırında kızarana kadar pişirilir.



Yanına çay demleyip, biraz da kahvaltılıklarla güzel bir çay sofrsı hazırlayabilirsiniz ki ben öyle yaptım :)

Ayrıca orjinal tarife uyup, ıspanakla birlikte evde olan peynir çeşitlerinden azar azar ilave ederek peynirli bir karışım da kullanabilirsiniz, tercih sizin :) Bir de evde kaymak olmayabilir... evet kaymakla çok daha lezzetli oluyor ama yoksa yapmaktan vazgeçmeyin kaymaksızda yapılabilir ya da yoğurt kaymağı varsa onu da kullanabilirsiniz.

Afiyet Olsun.




27 Haziran 2015 Cumartesi

Tavuk Salatası


Tavuk salatası benim favori salatalarım arasında. Hem doyurucu hem sağlıklı ve hafif olduğundan çok sık yapıyorum.Bazen özellikle öğle öğünüm olarak bazen de akşam yemeğinde bir çeşit olarak yaparım. Görüntüsü benim cezbediyor ama ben ennn çok tadını seviyorum.

Malzemeler:
  • 1 adet tavuk göğsü
  • 2 adet közlenmiş kırmızı biber
  •  1çay bardağı haşlanmış mısır
  • 4 -5 dal taze soğan
  • Bir tutm dereotu
  • Bir tutam maydanoz
  • 1/2 limon suyu
  • Tuz
  • Zeytinyağ
Yapılışı:

Tavuk göğsü haşlanır, süzülür ve didiklenerek bir kaseye alınır. Üzerine küp doğranmış köz kırmızı biber, kıyılmış dereotu, maydanoz, taze soğan ve haşlanmış mısır taneleri ilave edilir. ( Ben konserve mısır kullandım.) En son tuz, zeytinyağ ve limon suyu ile harmanlanarak servise sunulur.

Salatamıza asıl aromayı veren taze soğan ve dereotudur, o nedenle bence bu ikisi olmadan olmaz. Diğer malzmeler zevke ve imkana göre çeşitlendirilebilir. Mesele ben bir de köz patlıcanlısını denemeyi kafama koydum :))) en kısa zamanda yapıp sizinle de paylaşıcam inşaallah :)

Afiyet Olsun.



25 Haziran 2015 Perşembe

İftar Sofrası


Senelerdir yemek blogu yazıyorum da bir iftar sofrası paylaşmamışım ona yanarım :))

Benim iftar sofralarım öyle aynalı, altın işlemeli tepsilerde sunulmuş binbir çeşit yemeklerden oluşmaz... belki de ondandır paylaşmayışım... 'krallara layık'.. 'sultanlara layık' değildir !... 

Peygamber Efendimizin, Hz. Ali Efendimizi, Hz. Fatıma anamızın, Sahabelerin sadece birkaç hurmayla tutuğu ve iftar ettiği oruçları düşünür, utanırız...

Çoğu zaman, Allahın iki garip kulunun sabırla oturup, şükürle kalktığı sofralardır.

Şükür vardır, hamd vardır, Allah ne verdiyse o vardır iftar , sahur sofralarımızda.... 

Geçtiğimiz yıllarda, iftar sofralarından hareket edemeyeck halde kalkınca karar vermştik eşimle, hafif , sade, sünnete uygun iftar sofraları kurmaya... İşte o gün bugündür sade sofralar kurarım, mesela bu soframıza başlangıç olarak yoğurtlu çorbamız vardı, beraberinde de domatesli biberli tavuk  yapmıştım ki onlar bile fazla geldi kalanını sahurda yedik:)

Gerçi tabii ki misafirimiz gelecekse belki biraz çeşidi artırırım ve tabii ki sunumlarım biraz daha özenli olur ancak en büyük üzüntüm bu sofralarımızda çoğu zaman yalnız eşimle ikimizin oluşu :( keşke gerçekten layık olanlarla paylaşabilsek ne güzel olurdu :(

Hepinize hayırlı, bereketli, şükürlü ve sofranızda ihtiyaç sahiplerinin olduğu iftarlar, sahurlar, ramazanlar dilerim. 
Sağlık, sıhhat ve afiyetle...


Kolay Tepsi Mantısı


Hamur işlerinden kaçmaya çalışsam da onlar beni zorla buluyor :)))
Annem semt pazarındaki yufkacıda tazecik yufkaları görünce sahurda, iftarda gözleme , börek yapıyım diye yufka almış :((( Suç bende mi şimdi.... :)) 
Bu yufkaları en hafif nasıl değerlendiririm diye düşünürken aklıma sosyete mantısının bir değişiği kolay tepsi mantısı geldi, iftara yapıyım dedim, iyi de yapmışım sarımsaklı yoğurt ve tereyağlı sos ile nefisti...

Bu mantıyı çay sofralarınızda ya da davet sofralarınızda bir çeşit olarak mutlaka denemenizi tavsiye ederim.

Mantımızın pişmş halinin resmi ne yazık ki yok :(( Çünkü iftara ancak yetişmişti ve takdir edersiniz ki o anda eşime dur yemeyelim de bir fotoğrafını çekiyim diyemezdim :))))

Malzemeler:
  • 2 adet yufka
İç malzemesi:

  • 150 gr kadar kıyma
  •  Bir tutam maydanoz
  • 1 adet küçük kuru soğan
  • Tuz, karabier, pul biber
Üzeri için:
  • 1 kase yoğurt
  • 4 diş sarımsak
  • 2 çorba kaşığı tereyağ
  • 1 çorba kaşığı pul biber
Yapılışı:

İlk olarak kıyma , ince kıyılmış kuru soğan ve maydanoz, tuz, karabiber ve pul biber ilavesiyle çiğden bir iç hazırlıyoruz.

Yufkalarımızı ortadan ikiye keserek 4 adet yarım yufka elde ediyoruz, her bir yufkanın geniş kısmına hazırladığımız kıymalı harçtan koyup sıkıca sarıyoruz. Ardından ikişer santimlik aralıklarka keserek iç kısımları üste gelecek şekilde yağlanmış tepsiye diziyoruz.

Önceden ısıtılmış 200 der. fırında kızarana kadar pişiryoruz. 

Daha sonra tabaklara servis yaparak üzerinden hazırladığımız sarımsaklı yoğurdu ve tereyağda yakılmış pul biber sosunu gezdirerek sunuyoruz. 

(İsterseniz tepsinin ilk sıcaklığı geçtikten sonra tabaklara paylaştırmadan tepsinini üzerine de sarımsaklı yoğurt ve tereyağ sosunu gezdirerek sunabilirsiniz.) 

Afiyet Olsun.


GÜLLAÇ


Osmanlı saray mutfağından günümüze kadar gelen bu hafif saray tatlısı ile ne yazık ki çok yeni tanıştım :( Tabiii ki Güllacı biliyordum, görüyordum da ama damak tadıma uymuyacağı önyargısıyla hiç yememiştim, ne yazık... çok hafif, hoş bir lezzetten marhum kalmışım :( 
Geçen yıl Ramazan ayında babam marketten değişiklik olsun diye almıştı da dilimin ucula ayıp olmasın diye yemiştim , işte o anda ne kadar büyük bir yanılgıda olduğumu anladım... hep böyle yapıyorum :( yemek konsunda inanılmaz önyargılarım var :)
Bu sene de Ramazan gelmeden bir hafta önce Güllaç yapraklarımı aldım ve bu sene sık sık yapıp yemeliyim dedim. Hatta ilk denememi Ramazandan bir gün önce yaptım. 
Sizlerde bu sütlü saray tatlısını mutlaka denemeli, özellikle Ramazanda tatlı tercihinizi Güllaçtan yana kullanmalısınız bence... :)

Malzemeler:
  • 8 adet Güllaç yaprağı
  • 1 lt süt
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 1 tatlı kaşığı vanilya
  • 1 çorba kaşığı gülsuyu ( isteğe bağlı )
  • 1 çay bardağı çekilmiş fındık içi
 Yapılışı:

Süt ve şekeri bir tencereye alarak kaynatıyor ve ılımaya bırakıyoruz (Soğuğa yakın ılıklıkta olacak)

Ilıdıktan sonra vanilya ve gül suyumuzu ilave ederek karıştırıyoruz.

Ardından tatlımızı yapacağımız tepsiye bir tane güllaç yaprağını iri iri kırarak üzerinden 1 kepçe sütlü şerbeti gezdiriyoruz. Bu şekilde kat kat her Güllaç yaprağını ıslatarak 4 adet güllaç yaprağını diziyoruz.

Bu aşamada 1 çay bardağı çekilmiş fındık içini yayıyoruz. Üzerine de kalan 4 adet yaprağı tek tek kırarak yine her bir yaprağı sütlü şerbetle ıslatarak kat kat diziyoruz. kalan sütlü şerbeti de en üzerinden gezdirerek tatlımızı buzdolabında dinlendiriyorz. 

Tatlımız 1- 2 saat sonra yemeye hazırdır, istediğiniz yemiş ve meyve ile süsleyerek sunabilirsiniz. Ben arasında fındık kullandığım için üzerine de  her dilimiz üzerine gelecek şekilde çekilmiş fındık, vişne taneleri ve nane yaprağı ile süsledim.

Afiyet Olsun.



9 Haziran 2015 Salı

Milföy Pastası


Küçükken mahallemizdeki pastaneden alırdık bu pastadan ... tadına doyamazdım.... Yılllar geçmişti yemeyeli...blogumu ilk açtığım günlerde aklıma düşmüştü... kıyır kıyırdı sanki milföy gibi dedim ve denedim... tam da çocukluğumdaki lezzeti yakalamıştım...
Aklıma geldikçe de sık sık yaparım ... ama nedense fotoğraflıyamamıştım bir türlü ...çünkü hep tatlı krizlerime denk gelmişti ve yapar yapmaz indirmiştim mideye :)))
Geçenlerde annem ''çaya geliyorum'' diyince hadi o pastamdan yapıyım da anne kız yiyelim dedim. Annem geldiğinde pastam hazırdı ama bu kez kafaya koymuştum fotoğrafını çekip sizinle de paylaşmalıydım :)))

Malzemeler:
  • 6 - 7 adet milföy hamuru
  • 1 çay bardağı pudra şeker
 Kreması için :
  • 2,5 su bardağı ( yarım lt ) süt
  • 1 çay bardağı şeker
  • 1 çay bardağı un
  • 1 tatlı kaşığı mısır nişastası
  • 1 çay kaşığı vanilya
 Yapılışı:

Milföy hamuru dondurucudan çıkarılarak çözdürülür. Kare olan hamurlar ortadan ikiye kesilerek eşit dikdörtgen parçalar elde edilir ve yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizilerek önceden ısıtılmış 200 der. fırında pembeleşene kadar pişirilir.

Pişme esnasnda hamurlarımız kabarakactır zaten biz de bunu istiyoruz. 
Bu arada süt, un, nişasta ve şeker karıştırılarak orta ateşte, koyu kıvamlı bir krema hazırlanır (koyu muhallebi kıvamında olmalı )ve ocaktan alınarak vanilyası ilave edilip arasıra karıştırmak suretiyle soğuması sağlanır ve  kaymak tutması engellenir, biraz ılıyınca buzdolabına alınarak soğutulur.

Fırından çıkardığımız milföyler soğuduktan sonra ortadak ikiye ayrılarak pastamızın katı oluşturulur. Milföyümüzüm bir tanesini süslemede kullanmak üzere elimizle ufalıyoruz.(Üzerine serpiştireceğiz )

Soğuyan kremamız ortadan ikiye ayırdığımız milföylerin arasına sıkılır,.arzu edilen meyve dilimleri ile süslenerek porsiyonluk pastalarımız hazırlanır. Üzerine pudra şekeri ve ufalanmış milföy serpilerek ve istenilen  meyvelerle süsülenir. ( Ben dondurucumdaki kalan vişneleri kullandım ama bazen çilek, muz, kivi de kullanırım, hattta meyve yoksa sade de yaparım :) )

Pastalarımız hazır, çay ya da meyve suyu eşliğinde ikram edebilirsiniz.
Afiyet Olsun.




2 Haziran 2015 Salı

Kabak Borani Yatağında Piliç


Ne havalı bir ismi var değil mi :))) 
Ben uydurdum :))
Son zamanlarda bu yemeği o kadar çok yapıyorum ki... çünkü sevdiğim iki lezzet bir arada Kabak Borani ve Tavuk.
Antep'in Ali Nazik Kebabını çok severim ama zahmetlidir, ben bu yemeği ona alternatif olarak uydurdum. Çok daha pratik ve onu aratmayacak kadar lezzetli..
Ali Nazik tadında... İskender havasında.. hani neye niyet ederseniz o lezzette :))) çok leziz bir yemek.
Ben çoğu zaman tek başına bir öğün olarak yerim ama davet sofralarınızda ya da çay davetlerinizde yapabileceğiniz bir lezzet.
Ayrıca diyet yapanlarında tercih edebileceği hafif bir lezzet. Üzerindeki can alıcı kızgın tereyağ detayını atlarsak gayet haif.


Malzemeler:
  • 1 adet tavuk göğsü
  • Sıvıyağ (kızartmak için )
  • 1 çorba kaşığı tereyağ (üzerine )
  • Toz kırmızı biber (üzerine )
Borani kısmı için malzemeler:
  • 2 adet kabak
  • 1 kase yoğurt
  • 2 diş sarımsak
 Yapılışı:

Önce Kabak Borani kısmını yapıyoruz
Kabaklarımız soyulur ve rendenin iri tarafıyla rendelenerek, çok az sıvıyağda suyunu salıp çekinceye kadar sotelenir. Ocaktan alınarak soğumaya bırakılır. Diğer tarafta 1 kase yoğurt ve ezilmiş sarımsak, tuz ilavesiyle karıştırılır, soğuttuğumuz kabak sote bu karışıma ilave edilir.
Daha sonra tavuk etlerimiz tercihen jülyen ( uzun uzun ) dilimlenir ve çok az sıvıyağda iyice kızartılır.

Servis tabağımızın tabanına Kabak Borani yayılır, üzerine tavada kızarttığımız tavuklar dizilir. Tavukları kızarttığımız tavaya 1 kaşık tereyağ kızdırılır, 1 çay kaşığı toz kırmızı biber ilave edilerek karıştırılır ve tabağa dizdiğimiz tavuklarımızın üzerinden ''cosss'' diye gezdirilir. :)))

Yemeğimiz hazır, afiyetle...


24 Nisan 2015 Cuma

Yoğurtlu Erişte Salatası


Açken ben ben değilim :)
Öyle bir gözüm döner ki anında birşeyler atıştırmazsam, elim ayağaım titrer belli bir süre sonra da iptal olurum zaten :) işitme, duyma...vb. bütün duyularımı yitiririm :))) O nedenle kısa sürede hazırlanan pratik atıştırmalıklar tam bana göre, üstelik bu tür salataları  biraz fazla yapıp bir iki gün dolapta muhafaza edip acıkınca atıştırabilirsiniz.. benim gibi :))
Ben erişteyi genelde çorbada kullanırım, bazen de makarna şeklinde yaparım. İşte tam öyle yapacaktım ki o sırada görümcem aradı... erişte yapıyorum dedim :) ben onun yoğurtlusunu yapıyorum çok güzel oluyo dedi... tarif aldım, o şekilde yaptım ve sizinle paylaşıyorum :)

Malzemeler:
  • 1 kase erişte
  • 1 kase yoğurt
  • 2 diş sarımsak ( isteğe bağlı )
  • 1 çay bardağı haşlanmış mercimek
Üzeri için :
  • 1 adet kuru soğan
  • Sıvıyağ
  • Pul biber , Kuru nane
Yapılışı:

Erişte tuzlu suda makarna gibi yumuşayıncaya kadar haşlanır ve süzülür.

Bir kasede yoğurt , haşlayıp süzdüğümüz erişte ve haşlanmış yeşil mercimek, tuz ve arzuya göre ezilmiş sarımsak ilavesiyle karıştırılarak salatamız hazırlanır.

Diğer taraftan kuru soğan minik doğranır , sıvıyağda karamelize olana dek sotelenir ocaktan alırken kuru nane ve pul biber ilave edilerek karıştırılır ve yoğurtlu eriştemizin üzerine gezdirilerek servise sunulur.

Bu salata sade olarak da tüketilir ancak üzerindeki kavrulmuş soğan ve kuru nane karışımı lezzetine lezzet katıyor. Ayrıca yoğurt ve mercimek salatamızın besin değerini artırıyor, Ben bu tür salatalarda kullanmak ya da çorbalara ilave etmek için yeşil mercimeği haşlayıp süzerek poşetlerde derin dondurucuya atarım. sizlere de tavsiye ederim.

Afiyet Olsun.
 


6 Nisan 2015 Pazartesi

Yoğurtlu Katıklı Çorba


Küçükken baba tarafından bir akrabamız iki üç senede bir dedemleri ziyaret gelir bize de uğrardı. Her gelişinde de , yemeklere ilgimi sezmiş olacak ki :))) bana, ''sen ' katıklı çorba' yı bilir misin'' diye sorardı :)) Çocuk aklı işte.. bilmem gereken çok önemli birşeyi bilmiyormuşçasına sıkılarak 'bilmiyorum' derdim :))) Sonra o teyze '' bahhkkk, kız katıklı çorba bilinmez mi, babana söyle seni bize getirsin birgün, ben sana bi katıklı çorba yapıyım da iç' derdi. Katıklı çorbanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemenin telaşıyla sevinçle babamın gözüne bakar ''tamam... gideriz demi baba' derdim :)))) 
Nedendir bilmiyorum sonra ki her gelişinde de aynı muhabbet tekrarlanırdı :)))
Sonra babanneme sorardım 'Katıklı Çorba' ne diye.. 
Babannem ''amannn kızım, sen ne bakıyon onun tavatırına, bildiğimiz yoğurtlu çorbanın buğdaylısı, içine nohut, mercimek konuyo... O da bellemiş onu başka bişey bilmiyo'' derdi :)))))))

Neysee... seneler geçti bizim bu eskilerden kalma ''Katıklı Çorba'' çok meşhur oldu, şimdilerde ismi 'Ayran aşı' 'Yoğurtlu Buğday Çorbası'.. vb. şeklinde değişiyor...Beslenme uzmanları, doktorlar en sağlıklı yiyecekler listesinin başında saymaya başladı. İçerindeki yoğurt ve beraberindeki bakliyatlarla yaz kış vücudun alması gereken tüm besinleri barındırdığını söylüyorlar.
Tabiii bunları duyan ben yaz kış sık sık yapar oldum. Hatta pratik hale getirmek için derin dondurucudan haşlanmış nohut ve mercimeği hiç eksik etmem. Yazın soğuk olarak, kışın da sıcak sıcak kuru soğan eşliğinde yeriz afiyetle :)

Malzemeler:
  • 1 çay fincanı aşurelik buğday
  • 1çay fincanı haşlanmış nohut
  • 1 Çay fincanı haşlanmış yeşil mercimek
  • Büyük bir kase yoğurt ( yaklaşık 5 yemek kaşığı )
  • 1 adet yumurta
  • 1 çorba kaşığı un
  • su
  • tuz
  • 1 çorba kaşığı margarin veya tereyağ
Süslemek İçin:
  • 3 çorba kaşığı sıvı yağ
  • 1 çorba kaşığı kuru nane
Yapılışı:

İlk olarak buğdayımızın üzerine bir miktar sıcak su dökerek (pirinç gibi )10 - 15 dak. ıslatıyoruz. 
Diğer taraftan pişirme tenceremize yoğurdumuzu, 1 adet yumurtamızı ve 1 çorba kaşığı unumuzu ilave ederek iyice karıştırıyoruz ve ardından ayran kıvamına gelene kadar ılık suyumuzu yavaş yavaş ekleyerek karıştırıyoruz. Sonra ıslattığımız buğdayı süzerek karışımımıza ekliyor ocağa alıyoruz ve kaynayana kadar sürekli karıştırıyoruz. Kaynamaya başlayınca ocağımızı kısıyoruz ve buğdaylarımız yumuşayana kadar pişiriyoruz. 
Buğdayların pişmesine 5- 10 dak. kala daha önceden hazırladığımız haşlanmış nohutlarımızı ve yeşil mercimeğimizi ekleyerek birlikte biraz daha pişirdikten sonra ocağımızı kapatıyoruz ve damak tadımıza göre tuzumuzu ilave ediyoruz.
(Püf Noktası: Yoğurtla yapılan çorbalarımızda kesilmemesi için tuzunu ocağı kapatıktan sonra eklememiz gerekmektedir. Ayrıca benim tecrübelerimle edindiğim diğer bir ipucu da tuzumuzu ekledikten sonra 1 çorba kaşığı da margarin ya da teryeğ ilave edersek çorbamız kesinlikle kesilmiyor. )
Çorbamızı ikram ederken 3 çorba kaşığı sıvı yağda yaktığımız kuru naneyi üzerinden cosss diye gezdirerek sunuyoruz :))) Yanında da kuru soğanı ihmal etmeyin derim :))

 Afiyet Olsun

Evde Kahvaltı Keyfi


Bizim evde haftasonu hafta içi olur :)
Eşim ne zaman evdeyse o gün haftasonudur ;)
 Mesela bugün normalde hafta başı olmasına rağmen bizim haftasonumuz :)

O zaman kahvaltı keyfini kaçırmamamız gerekir. Diğer günler eşimle başbaşa kahvaltı keyfini yaşayamadığımız için, evde olduğu gün, bizim için çok değerli. :)

Öyle brunchlara falan gitmeyiz, Allah ne verdiyse hazırlar evimizde yaparız kahvaltımızı :)

 Ben peynir yemediğim için kendime zeytin domates, salatalık ağırlıklı bir tabak hazırlıyorum şu an... Bir yandan da çayımız demleniyor :)
Bu tabak eşime özel :) Çok iddialı değilim ama sevgimi ve özendiğimi göstermeye yeter sanırım :)

Sanmayın ki her kahvaltıda fındık , fıstık yiyoruz... Aslında ortaya serpme kahvaltı hazırlarım genelde tercihimiz tereyağında pişmiş yumurta, menemen, bazlama ve köy yufkasından yanadır :)  Tabiii ortada yeşillikler olmadan olmaz, maydanozsuz, rokasız kahvaltıyı kahvaltıdan saymaz benim kocam :)) 

Uzun süren kahvaltıdan keyif alırız ...ardından devam eden çay keyfinden... ama bugün acelemiz var, hava güneşli, kahvaltıyı yapıp evden hemen çıkmayı planlıyoruz :)

Neyse... aslında ben böyle paylaşımlar yapmazdım ama bir selam edeyim dedim :)
 Allah emanet olun... Bereketli sofralarınız, huzurlu yuvalarınız olsun.

3 Nisan 2015 Cuma

Sütlü Kahve Hikayesi...


Küçük yaşta yetim kalmış bir şehit çocuğuydu dedem :(  Babası harpte şehit düştüğünde henüz beş yaşındaymış, zamanın zor şartlarında dul kalan annesi evlenince O, küçücük yaşta gurbetle tanışmış :( Dedem ilk olarak devlet himayesinde Ankara'da yatılı bir okula yerleştirilmiş diğer şehit yetimleri gibi :( ancak daha sonra devletin imkanları elvermeyince okul kapatılmış ve minik yetim yavrular da memleketlerine geri gönderilmiş bu esnada dedem bir süre Ankara'da dayısında kalmış sonra Ankara'nın eski yerlilerinden Solfasıl'lı esnaf bir aile yetiştirmek üzere dedemi himayelerine almış, kısa bir süre de onların yanında kalsa da ana hasreti ağır basmış memlekete geri dönmüş ... sonra rüzgar nereye eserse... lokmasını nerede bulduysa orada geçirmiş gününü dedem :( 
Aynı babadan başka kardeşi yokmuş :( daha sonra kardeşleri olsa da yetimliğin ve tek çocuk olmanın yalnızlığını hep hisseder zaman zaman da dile getirirdi... '' ben tek çocuktum, çok yalnızlık çektim onun için 'bir olsunlar' 'birlik olsunlar' diye yedi tane çocuk yaptık'' derdi, biraz da hüzün ve serzenişle... ardından da ''offf... offf... iyimi ettik kötümü ettik bilmiyorum'' demeden bitirmezdi lafını :( 

Geçmişteki yalnızlık duygusunu bastırmak istediğinden miydi yoksa Anadolu insanı olmanın verdiği bir misafirperverlik miydi bilemiyorum rahmetli dedem misafiri çok severdi :) muhitin eskilerinden olması sebebiyle ahbabı, eşi , dostu , tanıdığı  pek çoktu :) ''Boyacı Yusuf'' dedin mi tanımayan olmazdı dedemi :) Mahallenin hemen başında, sokağın köşesinde olan evlerinde daima balkonda ya da bahçede, mevsim kış ise camın önünde oturur yoldan gelip geçen ahbaplarına 'gelin bi sütlü kahve içelim' diye seslenirdi :) adeta zorla yolundan çevirirdi insanları :)))
Gelen giden hiç eksik olmazdı evlerinden :) Zaten başka şansları da yoktu :)) Boyacı Yusuf ısrarla davet etmişti bir kere :) Bunların arasında benim hatırladığım Sütçü Emine teyze, Hacıbektaşlı İbrahim amca ve hanımı Latife Teyze, ismini bilmediğim 'Savcı' amca, Kürt Melek denilen Sivas Zara'lı Melek teyze en sık gelenlerdendi... şimdi nereden de aklıma geldiler bilemiyorum ama galiba Rahmet istediler....bildiğim kadarıyla hepsi Allah'ın Rahmetine kavuştular :(

Neyse... :(  anılarıma devam ediyim :)

Dedem tüm içtenliğiyle ve adeta tüm mahalle sesini duyarcasına ahbaplarını sokağın başında görür görmez yerinden kalkar, kendini göstermek için de elini hatta tüm bedenini sallayarak :)))) ''hoooooo ... filanca ( Ahmet, Mehmet... ismi her ne ise ) diye seslenir :))) gel bi sütlü kahve içelim derdi :) Olumlu cevap aldıysa sevinçle içeri döner, sesini tüm mahalle duymasına rağmen, sanki babannem duymamış gibi :)) ''Nevriye falanca geçiyodu, gel bi sütlü kahve içelim dedim,. geliyo, sen kahveyi hazırla'' derdi :))) babannem de dedem gibi misafiri çok sevse de bazen ev hali... yetiştirmesi gereken  yemekti.. bulaşıktı..vs. işleri olduğunda kızar :)) dedeme belli etmemeye çalışır ama arkasından gizli gizli söylenir dururdu :))) ''yahu bu adam da her geçeni yoldan zorunan çeviriyo, bırak gitsin nereye gidicağse... hiç ev de işmi var güç mü var diye düşünmüyo'' derdi :)) Amaaa misafir de kapıdan içeri girince hemen yüzünde güller açar, sanki kırk yıllık yoldan beklediği bir misafirmiş gibi hürmet ederdi :) 

Davetine icabet edenler için babannemle hemen mutfağa girer sütlü kahvelerini hazırlardık Babannem her seferinde sanki o eve ilk defa o gün gelmişim gibi bana kahvenin, cezvenin, bardakların yerini tarif eder, gülerek ''babanne biliyorum'' diyince de '' hee canım bilmez değilsin ya söylüyom işte'' der kendide gülerdi :))) Sonra duramaz, sütlü kahveyi sanki ilk defa o gün yapıyormuşum gibi tarif ederdi :)))) ''kahveyi az koy gurban olduğum'' derdi :)) Ocağın altını da iyice kıs, usul usul pişsin, öyle iyi olur derdi :))) O zamanlar kahveye kıyamadığını düşünürdüm  taaaa ki kendime şöyle bol kahveli bir sütlü kahve yapıyım diyip de 1 bardak süte 1 çorba kaşığı kahve ilave edene kadar... Meğer babannem haklıymış Sütlü kahveye konulan kahve Türk Kahvesi olduğundan çay kaşığının ucuyla koymak kafiymiş.

Bu arada sütlü kahveyi ince belli çay bardağında ikram ederdik...
Öylesi kararında ve şık olanıydı ...Çoğu zaman vitrindeki nadide parçalar çıkarılır :) ''gızım bi bak, bardağın kırığı neyi olur, adamların ağzına batar da ayıp olur'' derdi rahmetli... :))) 
Elinden geldiğince sütlü kahveyi yalnız ikram etmemeye çalışır, kahve pişerken bir yandan dolapların kıyısını bucağını kurcalar :)))  özenle diktiği bez torbalarını üşenmeden tek tek açar, daha önceden misafir için kenara köşeye sakladığı lokum, fındık, fıstık, yemiş ne varsa bulup buluşturup, yanına koyup öyle ikram etmek isterdi :)))

Bu akşam, geçmişten kalan, bu gülümseten biraz da hüzünlü hatıalar eşliğinde babannemin dediği gibi, kahvesini az koyarak, bir sütlü kahve yaptım... onların hatırasına içtim... Rahmetle andım :( 

Sizde ruhlarına bir Fatiha okursanız ne mutlu bana...
Bol keyifli ve dostlarla içilen Sütlü Kahveleriniz olsun ... Esen kalın...


Ev Yapımı Tavuk İskender



İskenderi çok severiz, zaman zaman da eşimle dışarıda yeriz :) Bilir sevdiğimi '' hadi sana iskender ısmarlayım'' der :)) Hazır dışarıda, şöyle hoş bir mekanda, yemek önüme gelmiş hiç hayır demem vallaha hemencecik kabul ederim teklifini :))) 
Ama yemeği yedikten sonra,  hani içime de oturmaz değil :)))) Huyumu seviyim :))) hemen bunu evde yapsam kaça mal olurdunun hesabını yaparım :)) 
İşte bu da bazı evde yapması mümkün olabilecek şeylerin kendi çapımda yapımına yöneltir beni :)) İşte Tavuk İskenderim de öyle... Tabiii kömür ateşinde pişen yaprak yaprak dönerin aynısı olmasa da icap ettiğinde onun yerini tutabilecek bir lezzet, sizlere de tavsiye ederim. 
Yapın bolbol yiyin, ucuza malettim diye sevinin :)))))

Malzemeler:
  • 1 adet tavuk göğsü
  • 1 adet bazlama ekmeği
  •  sıvıyağ
  • 1 kase yoğurt
  • Yeşil biber
Sosu İçin :

** 2 çorba kaşığı tereyağ    **1 çorba kaşığı salça

Yapılışı:

Tavuk eti olabildiğince ince dilimlenerek hafif yağlanmış teflon tavada kızarana dek pişirilir. ( Pişmesine yakın garnitür amaçlı kullanacağımız yeşil biberler de tavaya alınarak beraber kızartılır)

Diğer tarafta bazlama ekmeği minik küpler şeklinde dilimlenerek tavada hafif kızartılır.


Servis tabağımıza ekmek dilimleri alınır, üzerine kızarmış tavuk eti dizilir. Etrafı yoğurt ve kızarmış biber ile süslenir. 

En son kızgın tereyağda kavurduğumuz salça çok az su ilavesiyle inceltilerek kıvamlı bir sos hazırlanır ve tavuklarımızın üzerine gezdirilir.

Tavuk İskenderimiz hazır :) Eğer isterseniz üzerine ilave olarak bir miktar daha tereyağ yakarak cossss diye gezdirebilirsiniz .:))) Tercih sizin.

( Not: Tarifimi pek tabii ki Dana Antrikot, Bonfile...vb kırmızı etler ile de hazırlıyabilirsiniz ki ben bazen de öyle yaparım. )

Afiyet Olsun.

 

2 Nisan 2015 Perşembe

Ev Yapımı Portakal Suyu / Portakallı Gazoz


Gazlı içecekleri hayatımızdan çıkardığımızdan beri yazın bizim evden limonata eksik olmaz. 
Doğrusu aynı familyadan gelen portakalında kışın suyunu yapmak hiç aklıma gelmemişti... Galiba kışın daha sıcak içeceklere yönelmemizden olmalı... ama geçtiğimiz günlerde tarif sitelerinde bu tarifi görünce 'doğru ya  limonata olursa onun portakalla yapılanı da olur' dedim. Ben de yaptım, çok nefisti :) 

Malzemeler:
  • 3 - 4 adet portakal
  • 5 su bardağı su
  • 1 su bardağından az şeker
  • 1 şişe Maden Suyu ( Gazoz yapmak isterseniz )
Yapılışı:

Portakalların kabukları rendelenir ve bir su bardağından az şeker ile iyice harmanlanır, ardından 5 su bardağı su ilave edilir. Diğer tarafta portakallar sıkılarak suyu şekerli karışıma ilave edilir. Şekeri tamamen eriyene kadar karıştırılır ve tel süzgeçten süzülerek cam sürahiye alınır.

Ev yapımı portakal suyumuz hazır :) yanında kurabiye ile nefis gidiyor :) Tarafımdan bizzat denenmiştir :))

Bir de bir miktar maden suyu ilavesiyle aynı va daha sağlıklı Yedigün, Fanta türünde nefisss bir Portakallı Gazoz oluyor benden söylemesi ben genelde o şekilde içiyorum :) Ya da anında tüketeceksiniz sürahideki portakal suyumuzun tamamına 1 şişe maden suyu ekleyerek evdekilere şahane bir gazoz ziyafeti çekebilirsiniz.
 Misafirlerinize de mutlaka ikram olarak hazırlayın derim.

Afiyet Olsun.



29 Mart 2015 Pazar

Sütlü Şehriye Çorbası


Bu nefis çorbayı Kur'an-ı Kerim kursumuzdaki zarif, temiz, titiz  ve güzel Münevver Abladan öğrendim :)
Çay molasında birbirimizle yemek tarifi paylaşırken, memleketi Isparta'nın  gülleri gibi güzel olan Münevver abla ''durun ben size bir tarif veriyim, benim kızlarım bu çorbayı çok sever, bir süre yapmasam anne hani o çorbadan yapmıyosun der, isterler''  diyerek çorbasını anlattı :) 
Doğrusu ben daha önce Sütlü Şehriye Çorbasını duymamıştım eve gelince hemen çorbayı yaptım, gerçekten de söylediği kadar varmış içimizi ısıtan yumuşak bir lezzeti var. 
Tam yuva ısıtan cinsten bir çorba :) hep söylüyorum ''evinizde ocağınız kaynasın, ocakta pişen sadece çorba değildir huzurdur , berekettir''
Buradan Münevver Ablacığıma bir kez daha teşekkür ediyorum :)

Malzemeler:
  • 1 çay bardağı şehriye ( ben arpa şehriye kullandım )
  • 1 çorba kaşığı un
  • 1 çorba kaşığı tereyağ
  • 1 çay bardağı süt
  • Tuz
Yapılışı:

İlk olarak arpa şehriyeyi tereyağda hafif rengi dönene kadar çeviriyoruz, ardından 1 çorba kaşığı un ilave ederek birlikte şehriyeler esmerleşene kadar kavuruyoruz. 

Daha sonra ilk olarak bir miktar soğuk su ekleyerek ( un topaklanmasın diye ) sonrasında sıcak su ilavesiyle kaynayana dek karıştırıyoruz. Kaynadıktan sonra kısık ateşte şehriyeler yumuşayana kadar pişiriyoruz. 

Şehriyeler yumuşaynıca 1 çay bardağı süt ekleyerek bir taşım kaynatıp ocaktan alıyoruz. Damak tadımıza göre tuz ekleyerek karıştırıyoruz.

Çorbamız hazır :) Ben çorbaların üzerine pul biber serpmeyi severim , buna da öyle yaptım, yanında bir dilim kepek ekmeği ve yeşilliklerle bir öğünümü tamamladım :)

Allah bereket versin, afiyetle :))




3 Mart 2015 Salı

Sebzeli Ekşili Köfte


''Kadın vardır çerden çöpten aş eder... kadın vardır pişmiş aşı taş eder. ''
Atalarımız ne güzel söylemiş...
Kendimi bildim bileli iktisatlı olmayı kendime huy edindim...Ben de çerden çöpten aş etme yolunda kariyerimin zirvesine doğru yol almaktayım :)))) 
Az malzemeyle bir tencere dolusu yemek çıkartabilirim ve bu yönümle gurur duyuyorum :)) 
Zaten bence maharet de orda.:))

Ben marketten kıyma alınca bir kısmını 150-200 gr. civarında minik yemeklik porsiyonlara bir kısmını da köfte, pide... vs lik olarak 250- 300 gr.lık  daha büyük porsiyonlara ayırır o şekilde derin dondurucuya koyarım. 
o gün yemek yapmak için çıkardığım minik porsiyonluk kıymamı son anda fikir değişikliği ile sebzeli ekşili köfte yapmaya karar verdim... nefis oldu.

Malzemeler:
  • 10- 12 adet arpacık soğan
  • 2 adet patates
  • 1 adet havuç 
  • 5 - 6diş sarımsak
Köftesi için :

200 gr kıyma *1 küçük soğan *1 çorba kaşığı köftelik bulgur *Tuz, karabiber, pul biber *Un ( üzerin için )

Ekşi sos için:
*1/2 limon suyu     *1 yumurta sarısı

Yapılışı:

Kıyma, rendelenmiş soğan, köftelik bulgur, tuz ve baharatlar yoğrularak köfte harcı hazırlanır ve bu harçtan minik misket şeklinde köfteler hazırlanır. Hazırlanan köfteler bir kaşık un serpilmiş bir tepsiye alınarak hertarafına un bulaşması sağanır.

Diğer tarafta soyulmuş arpacık soğan, sarımsak küp küp doğranmış patates ve havuç sıvıyağda hafif sotelenir. Üzerine yeteri miktarda su ilavesiyle pişmeye bırakılır. (Çorba gibi olacak )

15. dakika sonra haşlanmakta olan sebzelerimize köfteler ve tuz  ilave edilerek kısık ateşte pişmeye bırakılır.
Sebzeler yumuşayınca köftemiz de pişmiş demektir.

Yemeğimizi ocaktan almaya yakın yarım limon suyu ile 1 yumurtanın sarısı çırpılarak yavaş yavaş çorbamıza ilave edilir ve karıştırılarak bir taşım kaynatılıp ocaktan alınır.

Yanında bol yeşillik ve turp ile nefis gider.
Afiyet Olsun.







28 Şubat 2015 Cumartesi

Köz Kırmızı Biber Ezmesi


Geçtiğimiz gün eşimle gittiğimiz Mangal evinde ikram etmişlerdi bu mezeden köfte ve tavuk ızgaranın yanında.
Tadına doyamadık ikinci tabağı istedik :)
Baktım çok seviyoruz ben yaparım bundan dedim, ertesi gün marketten kızmızı biberleri aldım, közledim pişridim. Ortaya orada yediğimizden çok daha muhteşem lezzet çıktı. 
İnşallah biberler biraz daha ucuzlasın kilo kilo alıp yapmayı düşünüyorum, bize anca yeter :))))

Malzemeler:
  • 5 adet iri kırmızı biber
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • 1 çorba kaşığı pul biber
  • 1 çorba kaşığı zeytinyağ
  • Tuz
Yapılışı:

Kızmızı biberler köz tavasında közlenir. Kabuk kısmı tamamen yanınca tavadan alınarak suyun altında kabukları soyulur, çekirdekleri ayıklanır. Daha sonra ezercesine bıçakla minik minik kesilir. 

Öte yandan biber salçası zeytinyağda 1 - 2 dak. kavrulur ardından ezilmiş köz kırmızı biberler, pul biber ve bir kahve fincanı su ilavesiyle suyunu çekene kadar pişirilir.

İlk sıcaklığı geçtikten sonra servis tabağına alınarak ceviz ile süslenerek sunulur.

Afiyet Olsun.

27 Şubat 2015 Cuma

Tavuklu Bulgur Pilavı


Bana göre bulgur pilavı olan bir sofra samimidir... sıcaktır.... bereketlidir. Gösterişten uzak, doğal ve sadedir.
Ben de geçtiğimiz gün eşim ve kendim için tam da dedğim gibi bir sofra hazırladım. Başrolde tavuklu bulgur pilavımız vardı, beraberinde de olmazsa olmaz kuru soğan :) ve turşumuz :)

Belki bunun tarifini verecek ne var diye düşünenleriniz olabilir....doğruluk payı da var... ama ben yeni evlenen genç kızlarımızı, ailesinden uzakta olup hergün yemek telaşı yaşayan öğrencileri ve yemek yapmayı yeni öğrenen takipçilerimi de düşünmek zorundayım :))) 

Malzemeler:
  • 2 adet tavuk but
  • 2 su bardağı pilavlık bulgur
  • Tereyağ ( ya da zeytinyağ )
  • Tuz
 Yapılışı:

Öncelikle tavuk butlarımız yıkanarak haşlanmaya bırakılır. ( Ben bu aşamada düdüklü tencereden faydalanıyorum. Düdüklü tencerede yaklaşık 20 dak. pişirdim. )

Tavuğumuz pişince ayrı bir tencerede tereyağ eritilir. Bulgur ilave edilerek hafif kavrulur. Üzerine tavuğu haşladığımız tavuk suyundan ve normal sıcak sudan yarı yarıya olacak şekilde bulgurların üzerini 2 parmak geçecek kadar eklenerek kapağı kapalı olarak kısık ateşte pişirilir.

Pilavımız da pişince derin bir kasenin tabanına kemiklerinden ayırıp didtiğimiz tavuk etleri, üzerine de bulgur pilavı konarak hafifçe bastırılır daha sonra geniş bir servis tabağına ters çevirerek servise sunulur.

Tavuklu pilavımızın yanında soğuk bir ayran yapmayı da ihmal etmeyin.

Afiyet Olsun.


Pekmezli Pelte ( Hasuda Tatlısı )


Geçen gün babam ''annem biz küçükken pekmezli pelte yapardı ,bir hoşuma giderdi ki'' dedi. Ben de ''ben biliyorum onu yapıyım'' dedim. Yaptım rahmetli babannemin hatırasına yedik. Allah rahmet eylesin.
Eskinin insanları, Anadolu Kadınları kıt malzelerle, kıt imkanlarla ne güzel ne sağlıklı şeyler üretirlermiş.
Pekmezli Pelte de öyle... şifa deposu.. öyle pudinge, krem çikolataya falan benzemez, kıyaslanmaz bile... kan yapar, cana can katar :)  
Bizde bu sıralar alışkanlık yaptı, içinde katkı maddesi, fabrikasyon şeker...vb. şeyler olmadığı için tatlı olarak haftada bir iki gün yapıyorum, severek yiyoruz :)

Malzemeler:
  • 2 çay bardağı pekmez
  • 3 çay bardağı soğuk su
  • 2 çorba kaşığı un ( tepeleme)
  • 1 çorba kaşığı buğday nişastası ( tepeleme )
  • 1 çay bardağı öğütülmüş ceviz içi
Yapılışı:

Pekmez, su, un ve nişasta çırpma teliyle karıştırılarak ocağa alınır ve sürekli karıştırmak suretiyle, orta ateşte  koyu bir muhallebi olana dek pişrilirir. İstenilen kıvamı alınca kaselere paylaştırılır ve üzerine bolca ceviz serpilerek soğumaya bırakılır.

Soğuduktan sonra hatta ılık olarak ikram edilebilir.

Afiyet Olsun.


 

Yoğurtlu Nohut Ezmesi


Aslında buna Yoğurtlu Humus da diyebiliriz.
Ben bazen evdeki malzemelere göre tarif uydurabilirim :) İşte bu tarif de o uydurduklarımdan :)
Dondurucuya kaldırmak için haşladığım nohutların bir kısmını humus yapıyım diye işe kolulmuştum ki tahin kavonozun dibini boylamış :( Ben de neyapıyım dedim yoğurt vardı, yoğurtlu humus yaptım :)
Kesinlikle tahinliden daha hafif bir lezzet. 
Sizlere de kahvaltıda , çayın yanında ya da davet sofralarınıza ikram olarak hazırlamanızı tavsiye ederim. 
Çok pratik :)

Malzemaler:
  • 1 kase haşlanmış nohut
  • 2 çorba kaşığı süzme yoğurt
  • 2 çorba kaşığı normal yoğurt
  • 2 diş sarımsak
  • Tuz 
Yapılışı:

Haşlanmış nohut macun kıvamına gelene dek robottan geçirilir. Bir kaseye alınarak ezilmiş sarımsak, normal ve süzme yoğurt, tuz ilavesiyle karıştırılarak servis tabağına alınır. Arzuya göre iber turşusu ile süslenerek sunulur.

Ben bazen üzerine pul biberli yağ yakarım o da nefis olur... :)
Salatamız hazır... çok pratik olduğunu söylemiştim :)

Afiyet Olsun.

25 Şubat 2015 Çarşamba

Tavuklu Kereviz Yemeği


Kışın yenebilecek en nefis yemektir Kereviz. 
Ta ki bu seneye kadar sıcak bir yemek olarak yenebileceğini hiç düşünmemiştim.. Sanırdım ki hep Zeytinyağlı soğuk tüketilir...  oysa ki ne kadar da yanılmışım :( tavuklu sıcacık yemeğini yapıp da ekmeğimizi bana bana yiyince içimiz ısındı... o gün bugündür Kereviz bizim evde sıcak yemek olarak tüketilir, genelde de tavuklu yaparım... ekşilice... :))

Hep derim ''ockalarınızda yemek pişsin... eviniz yemek koksun'':))  ... ocakta kaynayan sadece yemek değildir... huzurdur... berekettir... :)


Malzemeler:
  • Yarım kg tavuk baget ( derisiz. kemiksiz )
  • 4 adet orta boy kereviz
  • 1 adet kuru soğan
  • 1 adet havuç
  • 2 adet kırmızı biber
  • 1/2 limon suyu
  • Zeytinyağ ( ya da tereyağ )
Yapılışı:

Tavuk etleri kuşbaşı doğranır ve suyunu salıp çekene kadar yetrli miktarda zeytinyağda sotelenir. ( Ben daima naturel sızma zeytinyağ kullanırım ama arzuya göre tereyağ d akullanılabilir ) 

Ardından yemeklik doğranmış kuru soğan ve minik küp şeklinde doğranmış havuçlar ilave edilerek soğanlar hafif pembeleşene dek kavrulur. Daha sonra kabuklarını soyup  küp küp doğradığımız kerevizler eklenerek limon suyu , tuz ve üzerini geçecek kadar sıcak su iavesiyle kısık ateşte pişmeye bırakılır.

Sebzelerimiz yumuşayınca yemeğimiz hazır demektir. 

En güzel yemek dinlenen yemektir. vaktiniz varsa yemeğinizi ocaktan alın ve bir kenarda kapağı kapalı olarak demlenmeye bırakın. 
Bir de kerevizlerinizin kararmadan sapsarı pişmesi için soyar soymaz limonlu suya bırakın, ayrıca kerevizleri tenceredeki karışıma ilave eder etmez yarım limon suyunu da beraberinde eklemeyi ihmal etmeyin.

Resimde de görüldüğü üzre yemeğimin yanında güzel bir yeşil salata var. Bizde böyle... :) 

Afiyet Olsun.