24 Nisan 2015 Cuma

Yoğurtlu Erişte Salatası


Açken ben ben değilim :)
Öyle bir gözüm döner ki anında birşeyler atıştırmazsam, elim ayağaım titrer belli bir süre sonra da iptal olurum zaten :) işitme, duyma...vb. bütün duyularımı yitiririm :))) O nedenle kısa sürede hazırlanan pratik atıştırmalıklar tam bana göre, üstelik bu tür salataları  biraz fazla yapıp bir iki gün dolapta muhafaza edip acıkınca atıştırabilirsiniz.. benim gibi :))
Ben erişteyi genelde çorbada kullanırım, bazen de makarna şeklinde yaparım. İşte tam öyle yapacaktım ki o sırada görümcem aradı... erişte yapıyorum dedim :) ben onun yoğurtlusunu yapıyorum çok güzel oluyo dedi... tarif aldım, o şekilde yaptım ve sizinle paylaşıyorum :)

Malzemeler:
  • 1 kase erişte
  • 1 kase yoğurt
  • 2 diş sarımsak ( isteğe bağlı )
  • 1 çay bardağı haşlanmış mercimek
Üzeri için :
  • 1 adet kuru soğan
  • Sıvıyağ
  • Pul biber , Kuru nane
Yapılışı:

Erişte tuzlu suda makarna gibi yumuşayıncaya kadar haşlanır ve süzülür.

Bir kasede yoğurt , haşlayıp süzdüğümüz erişte ve haşlanmış yeşil mercimek, tuz ve arzuya göre ezilmiş sarımsak ilavesiyle karıştırılarak salatamız hazırlanır.

Diğer taraftan kuru soğan minik doğranır , sıvıyağda karamelize olana dek sotelenir ocaktan alırken kuru nane ve pul biber ilave edilerek karıştırılır ve yoğurtlu eriştemizin üzerine gezdirilerek servise sunulur.

Bu salata sade olarak da tüketilir ancak üzerindeki kavrulmuş soğan ve kuru nane karışımı lezzetine lezzet katıyor. Ayrıca yoğurt ve mercimek salatamızın besin değerini artırıyor, Ben bu tür salatalarda kullanmak ya da çorbalara ilave etmek için yeşil mercimeği haşlayıp süzerek poşetlerde derin dondurucuya atarım. sizlere de tavsiye ederim.

Afiyet Olsun.
 


6 Nisan 2015 Pazartesi

Yoğurtlu Katıklı Çorba


Küçükken baba tarafından bir akrabamız iki üç senede bir dedemleri ziyaret gelir bize de uğrardı. Her gelişinde de , yemeklere ilgimi sezmiş olacak ki :))) bana, ''sen ' katıklı çorba' yı bilir misin'' diye sorardı :)) Çocuk aklı işte.. bilmem gereken çok önemli birşeyi bilmiyormuşçasına sıkılarak 'bilmiyorum' derdim :))) Sonra o teyze '' bahhkkk, kız katıklı çorba bilinmez mi, babana söyle seni bize getirsin birgün, ben sana bi katıklı çorba yapıyım da iç' derdi. Katıklı çorbanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemenin telaşıyla sevinçle babamın gözüne bakar ''tamam... gideriz demi baba' derdim :)))) 
Nedendir bilmiyorum sonra ki her gelişinde de aynı muhabbet tekrarlanırdı :)))
Sonra babanneme sorardım 'Katıklı Çorba' ne diye.. 
Babannem ''amannn kızım, sen ne bakıyon onun tavatırına, bildiğimiz yoğurtlu çorbanın buğdaylısı, içine nohut, mercimek konuyo... O da bellemiş onu başka bişey bilmiyo'' derdi :)))))))

Neysee... seneler geçti bizim bu eskilerden kalma ''Katıklı Çorba'' çok meşhur oldu, şimdilerde ismi 'Ayran aşı' 'Yoğurtlu Buğday Çorbası'.. vb. şeklinde değişiyor...Beslenme uzmanları, doktorlar en sağlıklı yiyecekler listesinin başında saymaya başladı. İçerindeki yoğurt ve beraberindeki bakliyatlarla yaz kış vücudun alması gereken tüm besinleri barındırdığını söylüyorlar.
Tabiii bunları duyan ben yaz kış sık sık yapar oldum. Hatta pratik hale getirmek için derin dondurucudan haşlanmış nohut ve mercimeği hiç eksik etmem. Yazın soğuk olarak, kışın da sıcak sıcak kuru soğan eşliğinde yeriz afiyetle :)

Malzemeler:
  • 1 çay fincanı aşurelik buğday
  • 1çay fincanı haşlanmış nohut
  • 1 Çay fincanı haşlanmış yeşil mercimek
  • Büyük bir kase yoğurt ( yaklaşık 5 yemek kaşığı )
  • 1 adet yumurta
  • 1 çorba kaşığı un
  • su
  • tuz
  • 1 çorba kaşığı margarin veya tereyağ
Süslemek İçin:
  • 3 çorba kaşığı sıvı yağ
  • 1 çorba kaşığı kuru nane
Yapılışı:

İlk olarak buğdayımızın üzerine bir miktar sıcak su dökerek (pirinç gibi )10 - 15 dak. ıslatıyoruz. 
Diğer taraftan pişirme tenceremize yoğurdumuzu, 1 adet yumurtamızı ve 1 çorba kaşığı unumuzu ilave ederek iyice karıştırıyoruz ve ardından ayran kıvamına gelene kadar ılık suyumuzu yavaş yavaş ekleyerek karıştırıyoruz. Sonra ıslattığımız buğdayı süzerek karışımımıza ekliyor ocağa alıyoruz ve kaynayana kadar sürekli karıştırıyoruz. Kaynamaya başlayınca ocağımızı kısıyoruz ve buğdaylarımız yumuşayana kadar pişiriyoruz. 
Buğdayların pişmesine 5- 10 dak. kala daha önceden hazırladığımız haşlanmış nohutlarımızı ve yeşil mercimeğimizi ekleyerek birlikte biraz daha pişirdikten sonra ocağımızı kapatıyoruz ve damak tadımıza göre tuzumuzu ilave ediyoruz.
(Püf Noktası: Yoğurtla yapılan çorbalarımızda kesilmemesi için tuzunu ocağı kapatıktan sonra eklememiz gerekmektedir. Ayrıca benim tecrübelerimle edindiğim diğer bir ipucu da tuzumuzu ekledikten sonra 1 çorba kaşığı da margarin ya da teryeğ ilave edersek çorbamız kesinlikle kesilmiyor. )
Çorbamızı ikram ederken 3 çorba kaşığı sıvı yağda yaktığımız kuru naneyi üzerinden cosss diye gezdirerek sunuyoruz :))) Yanında da kuru soğanı ihmal etmeyin derim :))

 Afiyet Olsun

Evde Kahvaltı Keyfi


Bizim evde haftasonu hafta içi olur :)
Eşim ne zaman evdeyse o gün haftasonudur ;)
 Mesela bugün normalde hafta başı olmasına rağmen bizim haftasonumuz :)

O zaman kahvaltı keyfini kaçırmamamız gerekir. Diğer günler eşimle başbaşa kahvaltı keyfini yaşayamadığımız için, evde olduğu gün, bizim için çok değerli. :)

Öyle brunchlara falan gitmeyiz, Allah ne verdiyse hazırlar evimizde yaparız kahvaltımızı :)

 Ben peynir yemediğim için kendime zeytin domates, salatalık ağırlıklı bir tabak hazırlıyorum şu an... Bir yandan da çayımız demleniyor :)
Bu tabak eşime özel :) Çok iddialı değilim ama sevgimi ve özendiğimi göstermeye yeter sanırım :)

Sanmayın ki her kahvaltıda fındık , fıstık yiyoruz... Aslında ortaya serpme kahvaltı hazırlarım genelde tercihimiz tereyağında pişmiş yumurta, menemen, bazlama ve köy yufkasından yanadır :)  Tabiii ortada yeşillikler olmadan olmaz, maydanozsuz, rokasız kahvaltıyı kahvaltıdan saymaz benim kocam :)) 

Uzun süren kahvaltıdan keyif alırız ...ardından devam eden çay keyfinden... ama bugün acelemiz var, hava güneşli, kahvaltıyı yapıp evden hemen çıkmayı planlıyoruz :)

Neyse... aslında ben böyle paylaşımlar yapmazdım ama bir selam edeyim dedim :)
 Allah emanet olun... Bereketli sofralarınız, huzurlu yuvalarınız olsun.

3 Nisan 2015 Cuma

Sütlü Kahve Hikayesi...


Küçük yaşta yetim kalmış bir şehit çocuğuydu dedem :(  Babası harpte şehit düştüğünde henüz beş yaşındaymış, zamanın zor şartlarında dul kalan annesi evlenince O, küçücük yaşta gurbetle tanışmış :( Dedem ilk olarak devlet himayesinde Ankara'da yatılı bir okula yerleştirilmiş diğer şehit yetimleri gibi :( ancak daha sonra devletin imkanları elvermeyince okul kapatılmış ve minik yetim yavrular da memleketlerine geri gönderilmiş bu esnada dedem bir süre Ankara'da dayısında kalmış sonra Ankara'nın eski yerlilerinden Solfasıl'lı esnaf bir aile yetiştirmek üzere dedemi himayelerine almış, kısa bir süre de onların yanında kalsa da ana hasreti ağır basmış memlekete geri dönmüş ... sonra rüzgar nereye eserse... lokmasını nerede bulduysa orada geçirmiş gününü dedem :( 
Aynı babadan başka kardeşi yokmuş :( daha sonra kardeşleri olsa da yetimliğin ve tek çocuk olmanın yalnızlığını hep hisseder zaman zaman da dile getirirdi... '' ben tek çocuktum, çok yalnızlık çektim onun için 'bir olsunlar' 'birlik olsunlar' diye yedi tane çocuk yaptık'' derdi, biraz da hüzün ve serzenişle... ardından da ''offf... offf... iyimi ettik kötümü ettik bilmiyorum'' demeden bitirmezdi lafını :( 

Geçmişteki yalnızlık duygusunu bastırmak istediğinden miydi yoksa Anadolu insanı olmanın verdiği bir misafirperverlik miydi bilemiyorum rahmetli dedem misafiri çok severdi :) muhitin eskilerinden olması sebebiyle ahbabı, eşi , dostu , tanıdığı  pek çoktu :) ''Boyacı Yusuf'' dedin mi tanımayan olmazdı dedemi :) Mahallenin hemen başında, sokağın köşesinde olan evlerinde daima balkonda ya da bahçede, mevsim kış ise camın önünde oturur yoldan gelip geçen ahbaplarına 'gelin bi sütlü kahve içelim' diye seslenirdi :) adeta zorla yolundan çevirirdi insanları :)))
Gelen giden hiç eksik olmazdı evlerinden :) Zaten başka şansları da yoktu :)) Boyacı Yusuf ısrarla davet etmişti bir kere :) Bunların arasında benim hatırladığım Sütçü Emine teyze, Hacıbektaşlı İbrahim amca ve hanımı Latife Teyze, ismini bilmediğim 'Savcı' amca, Kürt Melek denilen Sivas Zara'lı Melek teyze en sık gelenlerdendi... şimdi nereden de aklıma geldiler bilemiyorum ama galiba Rahmet istediler....bildiğim kadarıyla hepsi Allah'ın Rahmetine kavuştular :(

Neyse... :(  anılarıma devam ediyim :)

Dedem tüm içtenliğiyle ve adeta tüm mahalle sesini duyarcasına ahbaplarını sokağın başında görür görmez yerinden kalkar, kendini göstermek için de elini hatta tüm bedenini sallayarak :)))) ''hoooooo ... filanca ( Ahmet, Mehmet... ismi her ne ise ) diye seslenir :))) gel bi sütlü kahve içelim derdi :) Olumlu cevap aldıysa sevinçle içeri döner, sesini tüm mahalle duymasına rağmen, sanki babannem duymamış gibi :)) ''Nevriye falanca geçiyodu, gel bi sütlü kahve içelim dedim,. geliyo, sen kahveyi hazırla'' derdi :))) babannem de dedem gibi misafiri çok sevse de bazen ev hali... yetiştirmesi gereken  yemekti.. bulaşıktı..vs. işleri olduğunda kızar :)) dedeme belli etmemeye çalışır ama arkasından gizli gizli söylenir dururdu :))) ''yahu bu adam da her geçeni yoldan zorunan çeviriyo, bırak gitsin nereye gidicağse... hiç ev de işmi var güç mü var diye düşünmüyo'' derdi :)) Amaaa misafir de kapıdan içeri girince hemen yüzünde güller açar, sanki kırk yıllık yoldan beklediği bir misafirmiş gibi hürmet ederdi :) 

Davetine icabet edenler için babannemle hemen mutfağa girer sütlü kahvelerini hazırlardık Babannem her seferinde sanki o eve ilk defa o gün gelmişim gibi bana kahvenin, cezvenin, bardakların yerini tarif eder, gülerek ''babanne biliyorum'' diyince de '' hee canım bilmez değilsin ya söylüyom işte'' der kendide gülerdi :))) Sonra duramaz, sütlü kahveyi sanki ilk defa o gün yapıyormuşum gibi tarif ederdi :)))) ''kahveyi az koy gurban olduğum'' derdi :)) Ocağın altını da iyice kıs, usul usul pişsin, öyle iyi olur derdi :))) O zamanlar kahveye kıyamadığını düşünürdüm  taaaa ki kendime şöyle bol kahveli bir sütlü kahve yapıyım diyip de 1 bardak süte 1 çorba kaşığı kahve ilave edene kadar... Meğer babannem haklıymış Sütlü kahveye konulan kahve Türk Kahvesi olduğundan çay kaşığının ucuyla koymak kafiymiş.

Bu arada sütlü kahveyi ince belli çay bardağında ikram ederdik...
Öylesi kararında ve şık olanıydı ...Çoğu zaman vitrindeki nadide parçalar çıkarılır :) ''gızım bi bak, bardağın kırığı neyi olur, adamların ağzına batar da ayıp olur'' derdi rahmetli... :))) 
Elinden geldiğince sütlü kahveyi yalnız ikram etmemeye çalışır, kahve pişerken bir yandan dolapların kıyısını bucağını kurcalar :)))  özenle diktiği bez torbalarını üşenmeden tek tek açar, daha önceden misafir için kenara köşeye sakladığı lokum, fındık, fıstık, yemiş ne varsa bulup buluşturup, yanına koyup öyle ikram etmek isterdi :)))

Bu akşam, geçmişten kalan, bu gülümseten biraz da hüzünlü hatıalar eşliğinde babannemin dediği gibi, kahvesini az koyarak, bir sütlü kahve yaptım... onların hatırasına içtim... Rahmetle andım :( 

Sizde ruhlarına bir Fatiha okursanız ne mutlu bana...
Bol keyifli ve dostlarla içilen Sütlü Kahveleriniz olsun ... Esen kalın...


Ev Yapımı Tavuk İskender



İskenderi çok severiz, zaman zaman da eşimle dışarıda yeriz :) Bilir sevdiğimi '' hadi sana iskender ısmarlayım'' der :)) Hazır dışarıda, şöyle hoş bir mekanda, yemek önüme gelmiş hiç hayır demem vallaha hemencecik kabul ederim teklifini :))) 
Ama yemeği yedikten sonra,  hani içime de oturmaz değil :)))) Huyumu seviyim :))) hemen bunu evde yapsam kaça mal olurdunun hesabını yaparım :)) 
İşte bu da bazı evde yapması mümkün olabilecek şeylerin kendi çapımda yapımına yöneltir beni :)) İşte Tavuk İskenderim de öyle... Tabiii kömür ateşinde pişen yaprak yaprak dönerin aynısı olmasa da icap ettiğinde onun yerini tutabilecek bir lezzet, sizlere de tavsiye ederim. 
Yapın bolbol yiyin, ucuza malettim diye sevinin :)))))

Malzemeler:
  • 1 adet tavuk göğsü
  • 1 adet bazlama ekmeği
  •  sıvıyağ
  • 1 kase yoğurt
  • Yeşil biber
Sosu İçin :

** 2 çorba kaşığı tereyağ    **1 çorba kaşığı salça

Yapılışı:

Tavuk eti olabildiğince ince dilimlenerek hafif yağlanmış teflon tavada kızarana dek pişirilir. ( Pişmesine yakın garnitür amaçlı kullanacağımız yeşil biberler de tavaya alınarak beraber kızartılır)

Diğer tarafta bazlama ekmeği minik küpler şeklinde dilimlenerek tavada hafif kızartılır.


Servis tabağımıza ekmek dilimleri alınır, üzerine kızarmış tavuk eti dizilir. Etrafı yoğurt ve kızarmış biber ile süslenir. 

En son kızgın tereyağda kavurduğumuz salça çok az su ilavesiyle inceltilerek kıvamlı bir sos hazırlanır ve tavuklarımızın üzerine gezdirilir.

Tavuk İskenderimiz hazır :) Eğer isterseniz üzerine ilave olarak bir miktar daha tereyağ yakarak cossss diye gezdirebilirsiniz .:))) Tercih sizin.

( Not: Tarifimi pek tabii ki Dana Antrikot, Bonfile...vb kırmızı etler ile de hazırlıyabilirsiniz ki ben bazen de öyle yaparım. )

Afiyet Olsun.

 

2 Nisan 2015 Perşembe

Ev Yapımı Portakal Suyu / Portakallı Gazoz


Gazlı içecekleri hayatımızdan çıkardığımızdan beri yazın bizim evden limonata eksik olmaz. 
Doğrusu aynı familyadan gelen portakalında kışın suyunu yapmak hiç aklıma gelmemişti... Galiba kışın daha sıcak içeceklere yönelmemizden olmalı... ama geçtiğimiz günlerde tarif sitelerinde bu tarifi görünce 'doğru ya  limonata olursa onun portakalla yapılanı da olur' dedim. Ben de yaptım, çok nefisti :) 

Malzemeler:
  • 3 - 4 adet portakal
  • 5 su bardağı su
  • 1 su bardağından az şeker
  • 1 şişe Maden Suyu ( Gazoz yapmak isterseniz )
Yapılışı:

Portakalların kabukları rendelenir ve bir su bardağından az şeker ile iyice harmanlanır, ardından 5 su bardağı su ilave edilir. Diğer tarafta portakallar sıkılarak suyu şekerli karışıma ilave edilir. Şekeri tamamen eriyene kadar karıştırılır ve tel süzgeçten süzülerek cam sürahiye alınır.

Ev yapımı portakal suyumuz hazır :) yanında kurabiye ile nefis gidiyor :) Tarafımdan bizzat denenmiştir :))

Bir de bir miktar maden suyu ilavesiyle aynı va daha sağlıklı Yedigün, Fanta türünde nefisss bir Portakallı Gazoz oluyor benden söylemesi ben genelde o şekilde içiyorum :) Ya da anında tüketeceksiniz sürahideki portakal suyumuzun tamamına 1 şişe maden suyu ekleyerek evdekilere şahane bir gazoz ziyafeti çekebilirsiniz.
 Misafirlerinize de mutlaka ikram olarak hazırlayın derim.

Afiyet Olsun.